"Bir kurbağa sürüsü ormanda ilerlerken, içlerinden ikisi bir çukura düşmüş. Diğer bütün kurbağalar çukurun etrafında toplanıp, çaresiz bir şekilde bakıyorlarmış.
Çukur bir hayli derin olduğundan düşen arkadaşlarının zıplayıp dışarı çıkması mümkün gözükmüyormuş.
Yukarıdaki kurbağalar, boşuna çabalamamalarını söylemişler arkadaşlarına;
-Çukur çok derin. Dışarı çıkmanız imkansız!
Ancak, çukura düşen kurbağalar onların söylediklerine aldırmayıp çukurdan çıkmak için mücadeleye devam etmişler. Yukarıdakiler ise hala boşuna çırpınıp durmamalarını, ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söylüyorlarmış. Sonunda kurbağalardan birisi söylenenlerden etkilenmiş ve mücadeleyi bırakmış. Diğeri ise, çabalamaya devam etmiş. Yukarıdakiler de çırpınıp durarak daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürmüşler.
Ne var ki, çukurdaki kurbağa onlara hiç aldırmadan son bir hamle daha yapmış, bu kez daha yükseğe sıçramayı başarmış ve çukurdan çıkmış.
O kurbağa arkadaşlarının ümit kırıcı sözlerine hiç kulak asmamıştı...
Çünkü doğuştan sağırdı!"
Yeni bir işe başlamak istediğimizde çevremizde bazı kişiler hemen "yapamazsın, sakın başlama" derler. Eğer ortaya gerçekçi nedenler koyup da hayır diyorlarsa, o da bir görüştür saygı duyarım. Ama sadece kendi cesaretsizliğini sende görmek istiyorsa aman bu kişilere kulak asmayın. Kendinize inanın. İnanmak başarmanın yarısıdır.
Sevgiler
Tülay Bilin